Tarihin ve Medeniyetin Beşiği: Adana

Adana, Antik Kilikya Bölgesi'nin en önemli şehirlerinden biridir. Hititlerden Osmanlı'ya kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bu şehir, adını Yunan mitolojisine göre Gök Tanrısı Uranus’un oğlu Adanus’tan almıştır. Toros Dağları’ndan doğarak ovada geniş kıvrımlar oluşturan Seyhan (Sarus) Nehri’nin kıyısında kurulmuştur.
Şehrin merkezinde yer alan Tepebağ Höyüğü, insanlığın yerleşik hayata geçtiği Neolitik Dönem’e aittir. Tarihi M.Ö. 6000’lere kadar uzanan Adana, dünyanın en eski yerleşim birimlerinden biri olarak kabul edilir.
Adana, bir dönem Kizzuwatna Krallığı’nın merkezi iken, M.Ö. 1350’lerde Hitit Federasyonu'na dahil olmuştur. M.Ö. 9. yüzyılda Asurlular, M.Ö. 7. yüzyılda ise İranlılar tarafından ele geçirilmiştir. M.Ö. 333 yılında Büyük İskender ve ordusuna ev sahipliği yapmış; İssos Savaşı’ndan sonra Makedonyalıların, İskender’in ölümünün ardından ise Selefkilerin hakimiyetine geçmiştir.
M.Ö. 1. yüzyılda bölgede eyalet valisi olarak görev yapan ünlü hatip Çiçeron döneminde, Adana Roma İmparatorluğu’nun egemenliğine girmiş ve Doğu Roma’nın en önemli ticaret merkezlerinden biri olmuştur. M.S. 260’ta Sasaniler, 4. yüzyılda Bizanslılar, 8. yüzyılda Abbasiler, 10. yüzyılda yeniden Bizanslılar, 11. yüzyılda Selçuklular, 12. yüzyılda Ermeniler, 14. yüzyılda ise Memlûklular tarafından ele geçirilmiş ve bu süreçte tamamen Türkleşmiştir.
Türk Memlûk Devleti döneminde, Orta Asya’dan Çukurova’ya göç eden Türkler, bu verimli ve sulak topraklar üzerinde yeni bir medeniyetin kurulmasında öncü olmuşlardır. Bu dönemde, Pyramos Nehri’nin adı Ceyhan, Sarus Nehri’nin adı ise Seyhan olmuştur.
Adana'da 1352 yılında kurulan Ramazanoğlu Beyliği, 1517 yılına kadar hüküm sürmüştür. Bu tarihte Yavuz Sultan Selim, Mısır Seferi sırasında Adana’yı Osmanlı İmparatorluğu’na katmıştır. Adana, 1535’te doğu seferine çıkan Kanuni Sultan Süleyman, 1638’de Bağdat Seferine çıkan IV. Murat, 1833’te ise Osmanlı'ya başkaldıran Mısır Valisi'nin oğlu İbrahim Paşa ve ordusuna ev sahipliği yapmıştır.
I. Dünya Savaşı’nın sona erdiği 1918 yılında Türkler için yeni bir mücadele başlamıştır. 31 Ekim 1918’de Adana’ya gelen Mustafa Kemal, Alman Mareşali Liman von Sanders’ten Yıldırım Orduları Komutanlığı’nı devralmış ve burada söylediği “Savaş, müttefikler için bitmiş olabilir; ama bizi ilgilendiren savaş, kendi istikbalimizin savaşı, ancak şimdi başlıyor.” sözüyle Kurtuluş Savaşı’nın ilk işaretini vermiştir.
Bu dönemde düşman kuvvetleri, Adana ve çevresini işgal etmeye başlamış; amaçları Avrupa devletlerinin desteğiyle bir Ermeni devleti kurmaktı. 1918-1919 yılları arasında işgalciler, Adana’da çeşitli zulüm ve işkenceler uygulamıştır. Bu baskılara karşı koyamayan Adanalılar, örgütlenerek Kilikya Milli Kuvvetler Teşkilatı’nı kurmuşlardır.
5 Ağustos 1920’de Mustafa Kemal, Fevzi Bey (Çakmak) ve bazı milletvekilleri Pozantı’ya gelmiş, burayı il merkezi haline getirerek Pozantı Kongresi’ni düzenlemişlerdir.
1920 yılı Kasım ayında Fransızlar yenilgiye uğratılmış, ardından Fransız Hükûmeti T.B.M.M.’yi resmen tanımıştır. 20 Ekim 1921’de imzalanan Ankara Antlaşması gereğince 5 Ocak 1922’de Fransızlar Çukurova’dan tamamen çekilmiş ve il merkezi tekrar Adana olmuştur.
Adana, Seyhan Nehri’nin kolay geçilebilen bir noktasında kurulmuştur. Çukurova’da yapılan arkeolojik ve etnografik araştırmalar, bölgenin binlerce yıllık bir geçmişe sahip olduğunu ortaya koymuştur. M.Ö. 1650 yıllarına ait bir Hitit kaya yazıtında, Adana ve çevresinden Uru Adania – yani Adana beldesi – olarak bahsedilmektedir.
Adana, uzun, renkli ve ilginç bir tarihe sahip; doğa ve tarih ile iç içe yaşayan bir bölgedir.